Yetik Ozan

31.10.2015 21:01

Yetik Ozan’ı kaç kişi hatırlar, Onu kaç kişi tanır bu gün.

 

Ben de tesadüfen öğrendim öyle birini. Bulabildiğim şiirlerini okudum. Arı duru, kaynak suyu tadında. Gördüm ki gerçekten büyük ozanmış. Erken vefatı edebiyatımız için büyük kayıp olmuş.

 

Hakkında araştırma yaptığınızda yaşamıyla ilgili çok fazla bilgiye ulaşamıyorsunuz. Hazin sonunu ise hiçbir kaynak yazmak istememiş. Burada ben de değinmek istemiyorum.

 

Zaman tünelinde unutulmuşlara karışmış Yetik Ozan.

 

Şiirlerini Yetik Ozan mahlasıyla yazan, zaman zaman Firkati mahlasını da kullanan, kısacık yaşamı olan bir büyük şair.

 

Asıl adı Turgut Günay. 1942 Manisa / Soma doğumlu. Ankara Üniversitesi DTCF mezunu. Kütahya Lisesi’nde öğretmenlik yapmış. Ankara Üniversitesine asistan olarak giriyor sonra. 1973 yılından sonra Hacettepe Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde öğretim görevlisi olan bir akademisyen, bir Doktor. 1978’de vefat ediyor.

 

Töre, Hisar, Türk Edebiyatı dergilerinde yayınlanmış şiirleri var.

 

1973 yılında yayınladığı ilk ve tek şiir kitabı olan Atmaca Uçurumu diye bir kitabı var. Bir de sağlığında hazırladığı ama basılamayan Ülkü Bağı. Daha sonra 2002 yılında tüm şiirlerinin toplandığı bir kitap yayınlanıyor.

 

Akademik kariyerinin yanında pek çok inceleme ve makalelere de imza atmış. Çok yönlü biri. Şiir haricinde yayınlanmış eserleri de var. Yayımlanmış kitapları: “Atmaca Uçurumu Şiirler, Ankara, 1973, Halk Şiirinde Atatürk S. Sakaoğlu ile birlikte, Erzurum, 1974, Balıkçıl ile Yengeç, Kelile ve Dimne’den Seçilmiş Hikâyeler, Ankara, 1977, Rize İli Ağızları/İnceleme-Metinler-Sözlük Ankara,1978, Atmaca uçurumu - Ülkü Bağı Bütün Şiirleri, Ankara, 2002.

 

--- BAZI ŞİİRLERİ

 

Bağlama

 

Her sevgi bir düğüm atmış koluna

Dokundukça inler, yarası vardır.

Irak gönüllerin uçurumuna

Ezgiden bir köprü kurası vardır.

 

Aslı saçlarını yönüne sermiş,

Altı tel koparıp göğsüne germiş,

Kerem, yarasından bir kabuk vermiş,

Sızlaya sızlaya vurası vardır.

 

Aşık sofrasında bir ayak olur,

Şenlik bırakanda Sümmânî alır.

Humarı kan ile karışıp kalır

Atadan toruna süresi vardır.

 

Veysel ile yumup iki gözünü

Görür gerçeklerin gizli yüzünü,

Emrah ile gamda tartar özünü;

Ağır yükü, hafif darası vardır.

 

Ak kuşlukta abdal öğütlemesi,

Kara günde kardaş ağıtlaması,

Kızıl tanda Avşar yiğitlemesi:

Nefesi, nidası, narası vardır.

 

Bozok yaylasında çamlarca uzun

Bir tütün kesilir çektiği hüzün

Nice ki, orda bir sürmeli gözün

Gönlüne yansımış karası vardır.

 

Şeker dağı acı sözden bıkanda

Etekleri misket misket kokanda,

Ardıçtan kovalar inip çıkanda

Her kuyu başında sırası vardır.

 

Söğüt çarşısında günle erenler

Zile düzlerinde burçak derenler

Ankara’da dama bulgur serenler

Dostudur, hal hatır sorası vardır.

 

Beşparmak’ta gümüş mavzer kesilir;

Çatal yüreğine barut basılır,

Alt teli bir tetik olup kasılır;

Bengide patlamak töresi vardır.

 

Yol üstü inerken Kelkit’in bucağı

Bağrına saplanır bir bağ bıçağı,

Eğin dedikleri gurbet ocağı

Iraktan el sallar, göresi vardır.

 

Çarşambaya yağmur yağar sel alır;

Yamadan dolanır, bayır, bel alır

Çorum’da Dürdane kızdan el alır

Yan yana halaya giresi vardır.

 

Muş’un yokuşunu çıkmış yorulmuş,

Narman’da bir güzel görmüş vurulmuş,

Ürgüp’te önüne tuzak kurulmuş;

Göğsünde üç kurşun beresi vardır.

 

Engeller koymuyor; yol sarp, o yaya

Ziganalar sisli, Kop kaya kaya

Bayburt’ta üç günü dönmüş üç aya;

Kaygulanıp tütün sarası vardır.

 

Fırat hoyrat akmış, o hoyrat akmış,

Urfa gibi göz göz Mardin’e bakmış,

Diyarbakır sıcak, kibritsiz yakmış;

Harput’un çayında çırası vardır.

 

Şahin yuvasında baykuş tünerken

Antep sınırlardan gazi dönerken

Tokat bir yabancı yüze inerken

On beşliler ile kurası vardır.

 

Gence’de topraksız lale örneği

Tebriz’de bayraksız kale örneği,

Kerkük’te ceylansız bala örneği

Öksüz tarı, tutsak curası vardır.

 

Nice ki ölüm var er geç kaderde

Bir içli ağıtla susar son perde

Karacaoğlan’ın yattığı yerde

Sonsuza dek nöbet durası vardır.

 

Yetik Ozan

-------------

 

 

Dün

 

Ahlatça direnerek en kızgın güneşlere

Susuzluğu içmişim yaz boyu sır tasından

Yavuz kartallar gibi göğsümü gere gere

Zaferler getirmişim bozkırın ortasından

 

Yetik Ozan

-------------

 

Bu Gün

 

Bir solukta hem dünü hem yarını yaşarım.

Günleri birleştirir en gizli emellerim.

Gök yeleli bir öçle dört akında koşarım.

Yönleri birleştirir Cengiz’li emellerim.

 

Yetik Ozan

-------------

 

Yarın

 

Eyer vurup borana dağlardan akacağım,

Hışmımdan boz başaklar dalgalanacak gene,

Çelikten kanatlarla göklere çıkacağım.

Başımda dolunaylar tolgalanacak gene.

 

Yetik Ozan

-------------

 

Düşünce

 

Yüce surları ören taş değil, düşüncedir.

Kişiye uzluk veren, yaş değil, düşüncedir.

Suç onun eseridir, yasa onun eseri;

Darağacına giren baş değil, düşüncedir.

 

Yetik Ozan

-------------

 

Sabır Irmağı

 

 

Ezgi bayrağını ıtır dağından,

Yurtsuz fırtınalar esti götürdü.

Dostluğa kapısız Kerem bağından,

Her giren bir kiraz kesti götürdü.

 

Kınalı güzlerin birlik toyunu

Bozdu cücelerin aksak oyunu,

Gelin süzülüşlü üzüm suyunu

Al keşişler testi testi götürdü.

 

Çok sesli çanların sevinç avazı

Çekti kurt dönüşlü yuğlardan yazı

En ulu yangından sağ çıkan sazı

Son sofu omzuna astı götürdü.

 

Boz gevene karşı çiğdemin cengi

Tuğlaştırdığında kokuyu, rengi

Bir ümmi çobanın yazdığı cöngü

Bilginler bağrına bastı götürdü

 

Alıç paylaşırken dağlar diz dize

İlk sabırsız yaprak düştü son ize,

Bozkırın rengini açık denize

En sabırlı ırmak sustu götürdü.

 

Yetik Ozan

 

 

Mekanı cennet olsun.