Alibaba'ya Mektup 3

22.12.2019 18:30

.

Sevgili Kardeşim ilk iki mektupta bahsetmedim ama Bedri Abi ve Ahmet’le beraber çok tuhaf bir olay yaşadık. Bu olaydan sonra aramızda “Bundan hiç kimseye bahsetmeyelim” kararı aldık. Aldığımız bu kararımızı çiğneyerek yaşadıklarımızı birine anlatmazsam çatlayıp öleceğim.

 

Senden sır çıkmayacağını biliyorum. O yüzden sana anlatacağım. Aman aramızda kalsın n’olur. Çok rica ediyorum.

 

*

 

Akşam yemeğimizi yedik. Güle oynaya muhabbet ediyoruz. Bedri Abi bi âlem, Ahmet de ondan aşağı kalmıyor. Espriler espriler. Düşünüyorum da ‘kalemlerinin gücü esprilerine de yansıyor. Kalite var.’ Gülmekten yerlere yatıyoruz. Çevremizde bizden başka kampçılar da var. Onlar yavaş yavaş yatmaya, ortalıktan çekilmeye başladılar. Biz akşamdan biraz geç geldik. Yemek hazırlama, çadır kurma, yemek yeme falan derken muhabbete geç başladığımızdan yatmaya pek niyetimiz yok.

 

Hani piknik alanlarında vardır ya ahşaptan yapılmış iki tarafında oturakları olan masalar. Hah işte öyle bir masadayız. Ahmet’le Bedri Abi yan yana bir tarafta oturuyorlar, ben diğer tarafta oturuyorum. İkisi de karşımda.

 

Bedri Abi gülüyor, gülüy-o-r-r-r …. birden durakladı. Boğazına bir şey kaçmış gibi oldu. Göğsünü tutuyor, nefes almakta güçlük çekiyor. Ahmet de fark etti. Bedri Abi oturduğu yerden düşmek üzereyken tuttu Ahmet. Ahmet’in kucağına yaslanmış vaziyette kendinden geçti. Ben koştum. Kolunu falan ovuşturuyoruz.

 

Ahmet telaşlı, ben telaşlı. Hay Allah ne yapsak. Dağın başındayız, pardon Yedigöller’in ortasındayız. Ne ambulans, ne hastane, ne doktor. Bolu 1,5 saat mesafede. Resmen baygın Bedri Abi. Gitti adam gitti. Eyvah, eyvahhh..

 

“Abi etme eyleme, kendine gel. Biz kime Bedri Abi diyeceğiz, kimin kel’ini öpeceğiz..?!!” Perişanız.

 

Bedri Abi bir ara gözünü açar gibi oldu. Montunun iç cebinden bir kart çıkardı. Zar zor “Şu numarayı arayın” dedi. Ben hemen kartı aldım. Burada telefon zor çekiyor ama inşallah sorun olmaz. Numarayı çevirdim.

 

Telefon iki mi çaldı, üç mü çaldı birden ortalık gündüz gibi aydınlandı. Tam üstümüzde uçak desem uçak değil, helikopter desem hiç değil, acayip bir şey belirdi. 20-30 metre falan yukarımızda. Her tarafında fener alayı gibi ışıklar yanıp sönüyor. Ritimli hem de. İçeride dinledikleri oyun havasının ritmine mi ayarlı bilmem !! Algılarım beni pek yanıltmaz, “Ankara’nın Bağları” çalıyor sanki. Yukarıdaki nesne her ne ise öyle sessiz çalışıyor ki bizim evdeki buzdolabı halt etmiş yanında. Bizim buzdolabı bu alete göre belki beş misli daha fazla ses çıkarıyor. Biz donduk kaldık. Yukarıdan asansör gibi bir şey indi. Acayip kılıklı 3-4 kişi geldi. Hiç konuşmadan “Sakin olun, her şeyi bize bırakın, Bedri Abi bize emanet, yarım saat bekleyin lütfen” dediler. Konuşmamışlardı ama Ahmet’le ikimiz net olarak anlamıştık. Birbirimizin gözüne baktık. Gözlerimizle onayladık. Başka da yapacak bir şey yok zaten.. Bedri Abi’yi ismiyle cismiyle tanıyorlar..

 

Bedri Abiyi bir sedye ile yukarı çıkardılar. Biz bekliyoruz. Bir yukarıya bakıyoruz, bir birbirimize bakıyoruz. Gülsek gülemiyoruz, ağlasak ağlayamıyoruz. Ahmet neredeyse fısıltı seviyesinde “Ulan bu ne iş” dedi. “Bedri Abi ne imiş de bizim haberimiz yokmuş” dedim ben de aynı tonda. “Şimdi Bedri Abiyi alıp gitmesinler başımıza, Allah Allah” diyor Ahmet. Endişeli. “Bilmiyorum ki, bekleyin dediler. Gitseler şimdiye kadar çoktan giderlerdi herhalde” diyorum.

 

Bekledik.

 

Yaklaşık yarım saat falan sonra aynı asansör tekrar indi. İki kişi var, vedalaştılar. Biri asansörle geri yukarı çıktı, araç bir anda yok oldu. Gözlerimiz o korkunç ışığa alıştığından birden her taraf simsiyah karanlığa kesti. Kör olduk bildiğin. Epey bi süre gözümüz alışamadı. Alışınca gördük ki;

 

Bu adam bizim Bedri Abi değil.. Sanırım bir karışıklık oldu.. Ahmet şaşkınlıkla, hayretle, kabullenememişlikle “sen de kimsin be adam..?” diye sordu.

 

Adamda boy 2 metreden fazla, Ahmet’ten de uzun. Saçlar lüle lüle omuzlara dökülüyor. 20 yaşında delikanlı resmen. Kellik mellik yok.

 

“Benim Ahmet’im, beni tanıyamadın mı..? Az önce şurada sohbet ediyorduk, güle güle yerlere yatıyorduk.. Suat’ım da karşımızda oturuyordu. Gulümmm türküsü söylüyorduk..”

 

Allah Allah, ses Bedri Abinin sesi. Kel nerde Abi kel..!! Ben kimin kelini öpeceğim şimdi..

 

“Adamlar beni rektifiye ettiler resmen. Ciğer, kalp, bödelek (böbrek), dalak hepsini yenilediler. ‘Hazır elimiz değmişken azıcık gençleştirelim, biraz da saçları olsun’ dediler. Ehh benim de işime geldiği için hiç sesimi çıkarmadım tabii.. Nasıl olmuş..?” Parmaklarıyla saçlarını tarar gibi yaparak havalandırıyor.

 

Biz şoktayız..

 

Ahmet inanmadı, “Peruk meruk olmasın Abi” dedi gülerek. Erinmedi, yanına gitti, eliyle çekti saçlarını. Saç, bildiğin saç. Çalı süpürgesi gibi.. Ahmet’in boyu yeni Bedri Abinin omuzlarına zor yetişiyor.. O anda var ya Ahmet’in çaktırmadan boy kıyaslaması da yaptığını hissettim.. İnanamadı, yakından kontrol etti yani.

 

Gülüyor Bedri Abi, öyle mutlu..! Dersin ki prostat ameliyatından çok çok önceki hali. Gençlik iksiri mi vermişler ne.. Yerinde duramıyor. Pire gibi.. “Bak Ahmet’im nasıl gençleştim” diyor. Havada parendeler atıyor. Ters parende, düz parende. Şınav çekiyor rüzgâr hızında. Fırladı. Öyle bir koşuyor ki kamp alanını 10 saniyede turladı resmen. Olimpiyatlarda koşuya katılsa tüm altın madalyalar Türkiye’nin.. Etiyopya, Amerika, Rusya musya nal toplar alimallah.. Usain Bolt tozuna yetişemez..

 

Eski güreşçiliğini hatırladı sanırım. Etrafımızda peşrev çekiyor.

 

“Gel Ahmet’im bir güreş tutalım, âlem güreşçi görsün” diyor.

 

“Gel Suat’ım seninle de güreşelim. Suat gel bir güreş tutalım.. Suat, Suat..”

 

*

 

Suat, Suat …. kalk Ahmet çayı hazırlamış..

 

Bismillah. Gözümü açıyorum, Bedri Abi..

 

Karşımda kel parıl parıl parlıyor.

 

Ohh bee !!! gel Abi şu kelden bi öpeyim. Şaşırıyor “Hayırdır inşallah sabah sabah..”

 

Gülüyorum. Hele şükür Abi ben kimin kelini öpecektim. Bir şey anlamıyor..

 

Sabaha kadar kâbus görmekten terlemişim.

 

Atletimi değiştirmeden önce, üst kısmım soyunuk çıkıyorum çadırdan. Yağlı güreşe çıkmış pehlivanlar gibi.. Peşrev çekiyorum. Peşrev öyle çekilmez böyle çekilir Bedri Abiii..

 

*

 

Yaa böyle işte Kardeşim.

 

Vesselam çok güzel 2 gün yaşadık. Kısmet olursa bi dahaki sefere birlikte gidelim.

 

Baki selam eder gözlerinden öperim Kardeşim. Yenganıma saygılar..

 

Suat Zobu

 

Edebiyat Defteri